SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

ORUÇ BAHSİ

<< 1145 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

149 - (1145) حدثنا قتيبة بن سعيد. حدثنا بكر (يعني ابن مضر) عن عمرو بن الحارث، عن بكير، عن يزيد مولىِ سلمة، عن سلمة ابن الأكوع رضي الله عنه. قال: لما نزلت هذه الآية: وعلى الذين يطيقونه فدية طعام مسكين [2 / البقرة / الآية 184] كان من أراد أن يفطر ويفتدي. حتى نزلت الآية التي بعدها فنسختها.

 

[ش (كان من أراد أن يفطر) في العبارة ساقط. وهو خبر كان والتقدير: كان من أراد أن يفطر ويفتدى، فعل. (حتى نزلت الآية التي بعدها) هي آية: شهر رمضان الذي أنزل فيه القرآن. (فنسختها) يعني أنهم كانوا مخيرين في صدر الإسلام بين الصوم والفدية. ثم نسخ التخيير بتعيين الصوم بقوله تعالى: فمن شهد منكم الشهر فليصمه. فمعنى: وعلى الذين يطيقونه فدية أي على المطيقين للصيام، إن أفطروا، إعطاء فدية. وهي طعام مسكين لكل يوم. فهو رخصة منه تعالى لهم في الإفطار والفدية. في بدء الأمر. لعدم تعودهم الصيام أياما. ثم نسخ الرخصة وعين العزيمة. ومن لم يقل بالنسخ قال في تفسيره: وعلى الذين يصومونه مع المشقة. وهو مبني على أن الطاقة اسم للقدرة مع المشدة والمشقة].

 

{149}

Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivayet etti. (Dediki)  Bize Bekir yani İbni Mudar, Amr b. Haris'den, o da Bükeyr'den, o da Seleme'nin azatlısı Yezîd'den, o da Selemetübnü Ekvâ' (Radîyallahû anh)'dan naklen rivayet eyledi. Seleme şöyle demiş:

 

«Şu (orucu takat getiremiyenlerin bir fakir doyuracak fidye vermeleri icab [ Bakara 184 ] eder) âyet-i kerîmesi nazil olduktan sonra dileyen oruç tutmaz da fidye verirdi. Nihayet ondan sonraki âyet indi de bunu neshetti.»

 

 

150 - (1145) حدثني عمرو بن سواد العامري. أخبرنا عبدالله بن وهب. أخبرنا عمرو بن الحارث عن بكير بن الأشج، عن يزيد مولى سلمة بن الأكوع عن سلمة بن الأكوع رضي الله عنه ؛ أنه قال:

 كنا في رمضان على عهد رسول الله صلى الله عليه وسلم. من شاء صام. ومن شاء أفطر فافتدى بطعام مسكين. حتى أنزلت هذه الآية: فمن شهد منكم الشهر فليصمه. [2 / البقرة / الآية 185].

 

{150}

Bana Amr b. Sevvâd EI-Amiri rivayet etti. (Dediki)  Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. (Dediki)  Bize Amr b. Haris, Bukeyr b. Eşece'den, o da Selemetü'bnü Ekvâ'nin azatlısı Yezîd'den, o da Selemetü'bnü Ekva' (Radiyallahû mıh)'dan naklen haber verdi ki şöyle demiş:                         

 

«Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) devrinde Ramazanda bizden dileyen oruç tutar, dileyen tutmaz da bir fakir doyuracak fidye verirdi. Nihayet şu âyet-i kerîme nazil oldu: (Sizden hor kim bu ay'a yetişirse onun orucunu tutsun.» [ Bakara 185]

 

 

İzah:

Bu hadîsi Buhari «Kitâbu't-Tefsir» de, Ebû Dâvud ile Tirmizî «Kitbu's'-Savm» da, Nesaî «Kitâbu't-Tefsir- de tahric etmişlerdir.

 

Hadis-i şerifden Anlaşılıyor ki islâmiyetin ilk zamanlarında müslümanlar oruç tutmakla fidye vermek arasında muhayyermişler. İsteyen oruç tutar isteyen tutmaz da onun yerine fidye verirmiş. Bir fidye bir fakirin bir günlük yiyeceğiymiş. Sonra âyet-i kerîme inerek bu hükmü neshetmiş ve oruç ayına yetişen mükelleflerin oruç tutmaları gerektiğini bildirmiştir.

 

İslâm'ın ilk devirlerinde müslümanlara bahsedilen bu muhayyerlik (Allah-u A'lem) müslümanlar henüz günlerce oruç tutmaya alışmadıkları içindir. Sonra ruhsat neshedilmiş, azimetle amel farz kılınmıştır. Maamafih nesih mes'elesi yine de ihtilaflıdır.

 

Ashâb-ı kiram 'dan İbni Abbâs (Radiyallahû anh) bu âyetin mensuh olmadığını söylemiştir. Ona göre oruca takat getiremiyenlerden murad ihtiyar erkeklerle ihtiyar kadınlardır, Böyleleri oruç tutamadıkları takdirde hergün birer fakir doyururlar.

 

Buhari'nin rivayetine göre Hz. Enes ihtiyarladıktan sonra bir veya iki sene her günün orucu yerine bir fakir doyurmuş, ona ekmek ve et yedirmiştir. Enes'in onun yüz on yaşlarında iken yaptığı rivayet olunur.

 

Yine Buharî'nin rivayetine göre İbni Abbas (Radiyallahû anh) âyet-i kerîmeyi ........ şeklinde okumuştur.

 

Bu kıraâta göre mâna: Oruç tutmaya güç haline takat getirebilenler...» demek olur.

 

Mezkûr âyeti Abdullah b. Mes'ud (Radiyallahû anh)'da ayni şekilde okumuştur.

 

Cumhur-u ulemâya göre bu âyet-i kerîme nesh edilmiştir. Nitekim, babımız hadîsi dahi neshedildiğine delâlet etmektedir.

 

Aynî diyor ki: «Hâsılı nesih sağlam ve mukim olan kimseler hakkında kendilerine oruç farz kılınmak suretiyle sabit olmuştur.

 

Oruç tutmaya kudreti olmayan şeyh-i fâniye gelince : O tutmayabilir. Üzerine kaza da lâzım değildir. Ancak oruç tutmadığı takdirde vakti hali varsa fakir doyurması icap eder mi etmez mi ?

 

Bu mes'elede ulemâdan iki kavil rivayet olunur. Birincisi kavle göre fakir doyurması icab etmez. Şeyh-i fâninin hükmü sabî gibidir.

 

îmam Şafiî'nin iki kavlinden biri budur.

 

İkinci kavle göre: Oruç tutmağa iktidarı olmayan ihtiyarların her gün için bir fidye vermeleri icab eder. Sahih olan kavil budur. Ekser-i ulemâ onu, tercih etmiştir.»